Son zamanlarda bu soruyu yakın çevremden sık sık duyar oldum. Tamam, iyi, güzel, ama neden polisiye?
Bir okuyucu olarak nasıl okuyacağımız kitapları titizlikle eleyip seçiyorsak, bir çevirmenin de çevireceği kitapları aynı titizlikle, hatta daha da özenle eleyip seçmesi gerekir diye düşünüyorum. Belirli bir tecrübeden sonra belki her kitabı “kolay ya da zor” çevirecek duruma gelebilir insan ama yine de kişi aylarını verip üzerinde çalışacağı kitabı iyi seçmeli bana göre.
Edebiyat çevirilerinde bu konunun biraz göz ardı edildiğini düşünüyorum şahsen. Yayınevinden kitap alayım da ne olursa olsun mantığı aslında ilk etapta kişinin avantajına gibi görünse de, bu seçimsizlik daha sonra çevirmenin aleyhine dönebilir. Her işte olduğu gibi bu işi de severek yapmanın ürüne katkısı büyüktür. Çevirmenin sevmediği bir türde çeviri yapması zamanla o metne olan ilgisizliğini arttıracak, çeviri süreci içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. O nedenle, kitap çevirisine yeni başlayan arkadaşlara öncelikle seçici olmaya gayret etmelerini, okumaktan keyif aldıkları türlerde kitapları çevirmelerini ve bu kitapları yayımlayan yayınevlerini tercih etmelerini tavsiye ediyorum. Normalde bir kitap çevirisine başlanacağı zaman yayınevi elinde çevrilmeyi bekleyen kitapları çevirmene gösterir ve kısaca bir inceledikten sonra seçim yapmasını ister. Tarzınızın dışında olanları orada elemenizi öneririm. Diğerlerini ise yazarın dili, metnin yoğunluğu, herhangi bir ekstra zaman alacak özelliklerin (araştırma gibi) olup olmadığını vs incelemek için bir süreliğine alıp incelemeniz lehinize olacaktır. Ondan sonra bir kitapta karar kılıp çeviriye başlanmalıdır. En azından ben böyle yapıyorum. Ama bazen, yıllardır çalıştığınız yayınevinin editörü ya da yayın yönetmeni sizi ve sevdiğiniz tarzı bildiğinden diğer kitapları otomatik olarak eler ve size çevirmek isteyeceğiniz tarzda bir kitabı seçip verir. Ben bu konuda yayın yönetmenime çok güveniyorum, çünkü bugüne kadar benim için seçtiği kitapları severe çevirdim ve hiç pişman olmadım.
Polisiyeye gelirsek, diğer türlere kıyasla polisiye kitaplardaki heyecan hep maksimumda oluyor (fantastik bilimkurgu da bu konuda polisiyeden sonra gelebilir). Öncelikle bu nedenle bu türü seçiyorum. Hiç bilmediğim bir yazarın kitabının çevirisine başlarken ise kitabı önce okumak faydalı olabiliyor. Ancak, bazen bildiğim bir yazarın kitabını çeviriden önce kısmen inceliyorum ve bu çevirmem için yeterli oluyor. Böyle sevdiğim yazarlardan birkaçının kitaplarını çevirirken komik tecrübeler de yaşamıyor değilim. Özellikle o kitabı sonuna kadar okumuyorum, çevirirken daha bir heyecanla ve merakla çevireyim diye. Ancak her seferinde daha kitabın yarısına gelmeden beni bir merak, bir heyecan alıyor ve ben yine kendimi çeviriyi bırakmış, kitabı deli gibi okurken buluyorum :D Ve tabii ki kitap bitene kadar okunuyor tek solukta. Sonra rahat rahat çevirime devam ediyorum. Elbette bu şekilde çalıştığınız bir kitapla, ilgisiz olduğunuz bir kitabın çevirisi arasında çokça fark olacaktır.
Aynı şey yazarlar için de geçerli. Üslubuna, dili kullanımına, kelime dağarcığına aşina olduğunuz bir yazarın çevirisini her zaman daha kolay ve rahat yaparsınız. Hele bir de okuyucu olarak bu yazarın takipçisiyseniz ne keyifli bir çeviri olur o. Çoğu yazar kitaplarının çeviri sürecinde çevirmenlerle diyalog halinde olmaktan, onlara yardımcı olmaktan mutluluk duyar. O nedenle, çevirdiğiniz kitabın yazarıyla ya da ajansıyla rahatlıkla temasa geçebilirsiniz. Genelde edebiyat çevirilerinde kısaltmalarla ve bazı açıklama isteyen özel isimlerle karşılaşıyoruz. Ben bu gibi durumlarda genel bir araştırma yaptıktan sonra, yanlış bilgilendirme yapmamak için yazara soruyorum ve bugüne kadar taleplerimi geri çeviren bir yazar olmadı. Hepsi, doğal olarak, kitaplarında vermek istedikleri mesajın doğru bir şekilde okuyucuya ulaşmasını istiyor.
Keyifli okumalar dileğiyle…