5 Haziran 2009 Cuma

Craig Russell ve 'Kriminalhauptkommissar Jan Fabel' Serisi


Ve bir roman çevirisini daha teslim ettim. Kitapları çok iyi satan bir yazarın, tabiri caizse tuğla gibi 450 sayfalık hard cover bir romanıydı. Daha önce de bahsettiğim gibi, genelde çevirmeyi tercih ettiğim polisiye tarzı bir kitap değildi. O nedenle benim için de değişik bir tecrübe oldu. Ama son okumayı yaparken geriye dönüp baktığımda çıkardığım işten memnun kalmıştım, artık bundan sonraki temennim çevirinin redaksiyonda emin ellere düşmesi ve tabiatı fazla değişmeden hayırlısıyla basılması :)


Yaz dönemi çeviri konusunda bir tembellik çöküyor üstüme. Normalde 3 ayda rahat rahat çevireceğim kitabı yaz aylarında 5 ayda sallana sallana çevirdiğimi fark ettim. O nedenle yaz aylarına denk gelen kitapların teslim tarihini uzun tutmaya özen gösteriyorum. Henüz yeni çeviriye başlamadım, birkaç hafta ara verdim kendime. Bu da, ısınan havaların cazibesinden diyelim.


Bu vesileyle ben de uzun zamandır okumak için can attığım kitaplardan oluşan kitap listemi biraz karıştırayım istedim. Polisiye türünde ülkemizde nispeten yeni duyulan yazarlardan biri olan Craig Russell’ın Türkiye’de Renan Akman çevirisiyle yayımlanmış olan ilk kitabı Kanlı Kartal’ı okuyorum. Craig Russell’ı tanıma sürecim tersten başladı diyebilirim. Son kitabını önce okudum ve olay örgüsü yaratma becerisine hayran oldum diyebilirim. Zaten emekli polis olan İskoçyalı yazarın kriminal dedektif Jan Fabel serisini çok sevdiğimi söylemeliyim. Almanya ve Alman dili sempatizanı olan yazarın Alman polisinden aldığı bir onur ödülü de bulunuyor. Fabel serisi çoğunlukla Almanya’da geçiyor ve bazı yerel birimlerin ve kuruluşların isimleri Almanca ifade ediliyor. Hatta bu serinin tüm kitaplarında ‘bey’ ve ‘hanım’ gibi hitap kelimeleri bile ‘herr’ ve ‘frau’ olarak yazılmış. Çeviride de buna sadık kalınmış, yer yer dipnotlarla okuyucuya bilgi verilmiş. İlk etapta bu Almanca kelimeler insanı rahatsız etse de, sonradan insan yavaş yavaş alışıyor denebilir. Almanca’ya hiç ilgim olmadığından, yazarın bu ilginç tercihi öncelikle bana antipatik gelmişti ama sonradan bu kelimelerin romanın atmosferini pekiştirdiğini hissettim. Hatta ilk başlarda neden Türkçe’ye çevrilmiyor diye sorsam da, yazarın bu kelimeleri bilinçli olarak Almanca yazdığını düşünerek, yazarın tercihine saygı duymanın ve o şekilde bırakmanın doğru olduğu görüşüne katıldım.


Russell’ın polislik geçmişinin bu serinin yazılışında fazlaca işe yaradığı kesin. Başkarakter Kriminalhauptkommissar Jan Fabel, serinin ilk kitabı olan Blood Eagle’da (Kanlı Kartal – Doğan Kitap) ayin niteliğinde vahşice seri cinayetler işleyen bir çetenin izini sürüyor. Ukrayna ve Türk mafyası da işin içine karışıyor. Fabel bu cinayetlerin izinden giderken bir yandan da katilden (ya da katillerden) ilginç mesajlar alıyor:


'Time is strange, is it not? I write and you read and we share the same moment. Yet, as I write this, Herr Hauptkommissar, you sleep and my next victim still lives. As you read it, she is already dead. Our dance continues…'


Serinin ikinci kitabı Grimm Brothers’da ise (Kanlı Masallar – DK, çev: Boğaç Erkan), art arda işlenen cinayetlerin aslında Hansel ve Gratel isimli masala gönderme niteliği taşıdığı fark ediliyor.

Serinin 3. kitabı olan Eternal’da (Ölümsüz – DK, çev: Hayrullah Doğan) Jan Fabel, 24 saat arayla öldürülen radikal bir solcu, bir çevreci ve bir genetik uzmanının ardındaki sırrı çözmeye çalışır.


Henüz Türkiye’de yayımlanmamış olan 4. kitap The Carnival Master’da ise iki farklı ‘case’ paralel süregelmektedir. Bir tarafta Fabel ve ekibiyle geçmişten kalan bir hesabı olan Ukrayna mafyasının tehlikeli lideri, diğer bir tarafta ise Köln’deki Karnaval sırasında peşi sıra cinayetler işleyen bir yamyam katil vardır. Her iki olayın da kesişme noktası Hamburg polis teşkilatı cinayet masası olur.


Russell’ın kitaplarını okurken film izler gibi hissediyorum kendimi. Dilinin akıcılığıyla ve son derece zeki kurgusuyla en sevdiğim polisiye yazarlardan biri olmayı başardı. Elbette Russell’ın geçmiş kariyerinin de etkisi büyük bunda. Duyduğuma göre serinin 5. kitabı ‘The Valkyrie Song’ da yakında İngiltere’de çıkacakmış. Merakla bekliyorum, zira serinin 4. kitabı çok heyecanlı bir yerde kalmıştı :)



Keyifli okumalar.

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Craing Russell okunacak bri yazar oldu gözümde. Teşekkürler. Polisiye severim. Listeye alınmıştır. :)

spell dedi ki...

Polisiyesever biriyseniz pişman olmazsınız bence ;)

Musa Mesut dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
serpil dedi ki...

Her yazınız ayrı güzel, gerçekten. İyi bir çevirmen olduğunuz yazılarınızdaki dilden de belli. Hiç öykü roman yazmayı denediniz mi, merak ettim.
Sevgilerimle.

spell dedi ki...

Merhaba Serpil,
Teşekkür ederim. Eskiden, öğrencilik yıllarımda ve biraz daha öncesinde kısa öyküler yazıyordum ama çok ara verdim. Uygun zamanı bulduğumda aklımda bir gerilim romanı yazmak var. Taslağı hazır ama kaleme dökmek gerek :)

serpil dedi ki...

Ne güzel, ön siparişe beni yazın hemen, imzalı tabi :)

vvfb dedi ki...

Merhaba,

Craig Russel ve kitapları hakkında yazdıklarınızı okuyunca yazarın gözümdeki değeri iyice büyüdü :) Neredeyse yazdıklarınızın tümüne katılıyorum. Russel okurunu kendi dünyasına öyle bir çekiyor ki nerede olduğunuzu unutuyor veya film izler gibi oluyorsunuz. Okuyucusunu tatmin etmesini bildiği için giriş kapısına birkaç cezbedici süs takıyor ve siz içeri giriyorsunuz. Gerisi de kolayca geliyor. Kendi kurmacasına kapılmak muhteşemdir. Duvarları harika betimlemeleriyle süslü bu evdeki odaları gezdikçe insan Russel'a hayran kalıyor. Bu yüzden Russel farklı sanırım. Yaptığının en iyisi olması için elinden geleni ardına koymadığını görür gibiyim. Çünkü Russel'ın kitaplarını elime aldığımda bir ağırlık hissederim. Ayrı bir değer vardır. Gerçi bu süslü kapaklarından da kaynaklanıyor olabilir :p

Almanca kelimeler kesinlikle çok rahatsız ediciydi. Karakol veya polis rütbeleriyle gelen uzunca kelimeleri her gördüğümde canım sıkılırdı. Bir süre sonra alışmadım değil. Sanırım o evin odalarında gördüklerimle tatmin olmuştum. Russel gerçekten zeki bir adam.

Bölümlerin başında birçok yazarın yapmadığını yaptığını, ayrıntıları saatlere kadar verdiğini hatırlıyorum. Tüm kurgu harika bir düzen içinde ilerliyordu. Ve herşey gözünüzün önüne sunulmuş gibiydi. Saklanan ya da eksik olan yoktu, sadece zamanla ilerleyecektiniz evin içinde :)) Bunların tümü okurunu ne kadar fazla düşündüğünü gösteriyor. Ve kitaplarındaki farklılığıyla insanın damağında unutulmaz bir tat bırakıyor. Bu tadı polisiye severler bilir ve her gerilim romanından alınması mümkün değildir :)) Bu da Russel'ın ne kadar değerli bir yazar olduğunu iyice gösteriyor sanırım...

Craig Russel ve polisiye üzerine yazdığınız için teşekkür ederim :))
Sanırım Ölümsüz'ü artık okumalıyım...

spell dedi ki...

Senin ne kadar dikkatli bir polisiye okuru olduğunu bildiğimden özellikle yorumunu bekliyordum. Çok doğru gözlemlerin var. Çok teşekkürler katılımın için :)

Yorum Gönder